Yalnızlık Neyi İfade Eder?
Yalnızlık genellikle fiziksel olarak tek başına olma durumu şeklinde ifade edilir. Literatürde ise genelde, kişinin içinde olduğu sosyal ilişkiler ile yaşamak istediği ilişkiler arasında görülen farktan dolayı ortaya çıkan ‘rahatsız edici psikolojik durum’ şeklinde tanımlanır.
Yalnızlık sadece fiziksel bir yalın olma durumundan doğan bir duygu değildir. Kişi diğerleri ile beraber olduğu zaman da kendisini yalnız hissedebilir. Dolayısıyla yalnızlık duygusunun temelini, yaşanan sosyal ilişkilerin yetersizliği ve bu ilişkilerden alınan doyum düzeyinin düşük oluşu şeklinde de ifade edebiliriz.
Yalnızlık Yaşamımızı Nasıl Etkiler?
Bireylerin ilişkilerinde yetersiz ve doyurucu olmayan sosyal yaşantılar içinde olmaları yaşamlarını farklı ölçülerde etkileyebilir. Bu da kendilerini toplumdan soyutlamalarına ve yalnız hissetmelerine neden olabilir. Bu anlamda yalnızlık birçok ruhsal bunalımın ve kişilik bozukluklarının hazırlayıcısı olmakla birlikte, toplumumuzda da yoğun olarak yaşandığı gözlenen bir durumdur.
Yalnızlık duygusu, tek başına olmaktan ve sosyal yalıtımdan farklıdır. Kişi yalnız hissetmeden de tek başına kalabilir. Burada yalnızlık tercih edilen olacaktır. Diğer taraftan kişi, insanlarla kuşatıldığı zaman da kendisini yalnız hissedebilir. Kalabalık bir grubun içinde olmak veya zengin bir sosyal ağa sahip olmak bu anlamda yine doyum sağlamayabilir.
Yalnızlık ile depresyon, kaygı ve nörotizm arasında pozitif; öz değer (benlik saygısı) ve dışa dönüklük arasında da negatif ilişkiler bulunmuştur.
Yalnızlığın Ruhsal Nedenleri
Erken çocukluk döneminde anne-babası ve akranları ile doyum verici ilişkiler yaşamamış kişilerin, erişkinlikte de daha çok yalnızlık yaşadığı görülmüştür. Çocukluk döneminde ebeveynlerle kurulan ilişkide eksiklik, ebeveyn kaybı, ebeveynlerden birinin herhangi bir sebepten evde olmayışı, yoğun iş yaşantısı, ebeveynler arası sözlü çatışma ve şiddet, oyun alanı- akran ve eğitim eksikliği gibi nedenlerin çocuğun ileride ilişki kurma şeklini etkileyebileceği düşünülmüştür.
Geçmişte yaşanan aksamaların çocuğun güvenli alanını sarstığı, dışarıya karşı güven hissini zedelediği, partner ve arkadaş ilişkilerinde bağ kurmaktan ziyade bağ kurmamayı öğrendiği bu anlamda da daha fazla içe kapanma, yalnız kalma isteği gibi durumların ortaya çıkabildiği gözlenmiştir.
Üç Tip Yalnızlık
Yalnızlığın süresiyle ilgili olarak üç tip yalnızlıktan söz edilmektedir.
-Geçici Yalnızlık; belirli ve anlık yalnızlık duygusunu içerir.
-Durumsal veya Geçiş Yalnızlığı; sosyal ilişkilerinden doyum sağlayan bir bireyin herhangi bir olumsuz durum yaşadığında ilişkilerinden doyum almamaya başlamasıdır.
-Kronik Tip Yalnızlık; uzun bir süre bireyin sosyal ilişkilerinden doyum alamaması şeklinde tanımlanır.
Varoluş Yalnızlığı ve Yalnızlık Kaygısı Arasındaki Fark
Yalnızlığın üzerinde durulması gereken bir boyutu da yalnızlığın olumlu ve olumsuz yönüdür. Varoluş yalnızlığı ile yalnızlık kaygısı arasındaki farklılığı belirten bir araştırmada; varoluş yalnızlığının insanın yaşantısının kaçınılmaz bir parçası olduğu, insanın kendisiyle yüzleşme sürecini içerdiğini ve benlik gelişimine katkıda bulunduğu, yalnızlık kaygısının ise olumsuz bir yaşantı olduğu ve kişilerin birbirlerine yabancılaşmasına yol açtığı ifade edilmiştir.
Hazırlayan: Rabia Hatice BAYKARA
Düzenleyen: Sefa ÖZNE
KAYNAKÇA
Buluş, M. (1997). ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE YALNIZLIK. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(3), 82-90.
GÜMÜŞ, A. E. (2000). Üniversite Öğrencilerinin Yalnızlık ve Beden İmgelerinden Doyum Sosyal Kaygı Düzeyleri ile İlişkisinin İncelenmes. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), 33(1).
Comments